Yazarken bile içimde bir tuhaflık oluyor. Dur!
Nereye duruyorsun kardeşim, her şey akarken, hareket halindeyken, zaman denen o vıcık kimi zaman gıcık şey almış başını giderken, sen nasıl duruyorsun?
Uzun süre kurumsal hayatın içinden gelen biri olarak benim kodlarımda durmak yok. Gerçi düşünüyorum da okul dönemimde de ben durmazdım. Hep bir şey yapmam gerekiyormuş da, bir şeyler kaçmak üzereymiş ya da benim devamlı hazır halde olmam gerekiyormuş hissini hep minicik zihnimde taşıdım.
Zihnimde taşıdım deyince de size de yük gibi gelmiş olabilir, çünkü gerçekten koca ve insanı tahminlerden çok yoran bir hadise.
Koş kızım, yap yavrum, hadi, uyuma, yürü, ne bekliyorsun… bla bla bla
Olayın handikabı durmayınca yol alındığının sanılması. Araba gibi düşünün. Oysa ki biz araba değiliz.
Arada bir es vermek, neredeyim, napıyorum, etrafımda neler var, neleri kaçırıyorum durumlarına bakmak lazım.
Nasıl vereceğiz o esi? Düşünün ki sahilde koşu yapıyorsunuz, ter içindesiniz ve nefesiniz yetmemeye başladı. Durdunuz. Bir taşın üzerine oturdunuz. O an nefesinizi kontrol altona almaya ve sakinleşmeye odaklandınız. Sizin için orada sadece siz varsınız. Siz ve bedeniniz.
İşte bunun gibi. Sen ve bedenin. Sen ve nefesin. Ne durumdasınız?
Siz de benim gibi içinden kendine devamlı hadi hadi diyenlerdenseniz, kendimize bugün en azından yarım saat “dur” yapalım mı🧚🏻♂️
Perşembeniz mis olsun🙏